Sabah üşüyerek uyandım ve kalkıp perdeyi açtım ki, her yerde kar var. Üstelik lapa lapa yağmaya da devam ediyordu. Beyaz bahçeye, ağaçlara ve çan kulesine bakarak oturduk bir süre. Kahve …
Otelden çıkınca köşedeki bir pastanede bir şeyler atıştırdık. Buralar işçi semti olsa gerek. Pazartesi sabahı ortalık epey hareketliydi. Daha sonra 2 numaralı tramvaya binerek tekrar merkezin yolunu tuttuk. John A. …
Sabah on gibi yola çıktık. Milano’ya kadar her yer otobandı ve düz ovada sanayi tesislerinden başka görülecek pek bir şey yoktu. Kuzey İtalya’nın sanayi imparatorluğunun hinterland’ı, ne beklenebilir ki? Bir …
Bir önceki günün adımlarını takip ederek başladı gün. Sabah kahvaltıdan sonra bir kez daha pazarın yolunu tuttuk. Tezgah sayısı artmış ve çeşitlenmişti. Ama bir cumartesi kalabalığı da basmıştı ortalığı. Ben …
Gece odaya gidince boş durduğumuz sanılmasın. Sibel kentteki kültürel aktivitelere yoğunlaşıyor. Ben de biraz Jack Daniels eşliğinde internet üzerinden şehrin sağını solunu kurcalıyorum. Bolonya kitaplığına baktım dün gece. 35 bin …
Sabah yeniden doğmuş gibi kalktık ve sıkı bir kahvaltıdan sonra sokağa fırladık. Köprünün üzerinde durup tren raylarına baktık bir süre. Bolonya güneyle kuzeyi, doğuyla batıyı birbirine bağlayan İtalya’nın tarihsel kavşak …
Villa Salatini’den on buçukta ayrıldık. Bolonya yoluna çıkınca sonsuz tünellere daldık yine. Arada açık havaya çıktığımız nadir zamanlarda gittiğimiz yöndeki tepelerin üzerinde kar olduğu görülüyordu. On kilometrelik bir tünelden sonra …
Bütün gece cinayetlerle uğraştım durdum. Bir seri katil kentte dolaşıp Uzak Doğulu turistleri avlıyor ve cesetlerini karanlık sokaklardaki heykellerin diplerine bırakıyormuş. Floransa ikiye bölünmüş durumda. Ben bunları, meydandaki kahvelerden birinde …
Arabayı Impruneta meydanına park ettik. Floransa’ya otobüsle gitmeye karar vermiştik çünkü okuduklarımızdan anladığımız kadarıyla şehirde park yeri bulmak neredeyse imkansızdı, bulsak bile bir servet ödemek zorundaydık. Bilet almak için kasabadaki …
Sibel’i uyandırmamak için parmak uçlarımda giyinip bahçeye çıktım. İşletmenin sahibi de erkenciydi. 40’lı yaşlarında bir adam, üzerinde eski gri bir pantolon, iyice yıpranmış bir gömlek ve onun üzerinde eprimiş bir …