“Türkiye’de okur yanlış yönlendiriliyor”


Tahsin Yücel

Orhan Pamuk ve “Kara Kitap” isimleri hanidir Türk edebiyatının gündemindeydi. Şimdi bunlara bir yenisi daha eklendi: Tahsin Yücel. Yücel’in Gösteri dergisinde çıkan eleştirisinden sonra “Kara Kitap” üzerinde yeni bir tartışma başladı. Tahsin Yücel’le İstanbul Üniversitesi’ndeki odasında konuştuk. 

Kara Kitap üzerine yazmaya nasıl karar verdiniz?

“Önce şunu söyleyeyim, kimseyi kırmak istemem. Ayrıca yaşça kendimden hayli küçük biri hakkında yazmak da rahatsız etti beni. Sonra, doğrusu üzerinde uzun zaman harcayacak şekilde bağlandığım bir kitap da değildi “Kara Kitap”. Ancak değerinin çok üzerinde bir ilgi görmesi, beni yazmaya itti diyebilirim. Doğrusu bu kadar insana ters düşmek rahatsız edici bir duygu. Ama ben bunu yapılması gereken bir şey olarak düşündüm. Öbür türlüsü toplumun aldatılmasına seyirci kalmak olacaktı. Çünkü kitapta bu kadar yanlış var; bakıyorsunuz, yalnız iyi yazılar çıkıyor.”

Böyle bir tepki bekliyor muydunuz?

“Doğrusu beklemiyordum. Çünkü edebiyat dünyamızda bazı şeyler susularak geçiştiriliyor. Gerçi şimdilik ilk tepkiler söz konusu ve bunlar nereye varır bilinmez.”

Günümüz eleştirisinin güdüklüğünü neye bağlıyorsunuz?

Açıklamak zor ama şöyle bir izlenim var bende. Arka kapak eleştirmenliği yapılıyor. Kitabın arka kapağında yazılan tanıtım, kitabı övücü yönde oluyor elbette. Çoğu eleştirmen de konunun üzerinde fazla durmadan bu yargılara teslim oluyor. Günlük gazetelerde çıkan kısa tanıtımlarda bu anlaşılır bir şey. Orhan Pamuk ve “Kara Kitap” özelinde ise farklı bir durum var. Bu konuda bayağı kapsamlı eleştiriler çıktı. “Modern”, ‘ileri noktada”, “Türkiye’de bazı şeyleri ilk kez yapan” gibi, bir yazarı övmek için hoş, ama bütün Türk yazınına haksızlık niteliği taşıyan değerlendirmeler yapıldı. 

Pamuk’un ilk kitabı “Cevdet Bey ve Oğulları” da anlatım, kurgu, araştırma açısından yepyeni özellikler taşıyan bir roman olarak tanıtıldı. Oysa başka yazarlar da benzer konuları, benzer biçimde işledi. Bu romanın kaynağını Zola’ya götürebiliriz. İki dünya savaşı arasındaki Fransız yazınında çok daha iyi örneklerini de bulabilirsiniz. 

“Sessiz Ev” Anglo-Amerikan romanında ilginç örneklerini gördüğümüz kurgu ve anlatımı yineledi. “Kara Kitap”ın ise diliyle, anlatımıyla -eğer kargaşayı, düzensizliği modernlik saymıyorsak- modernlikle bir ilgisi yok. Oysa “modern”, “benzersiz” diye sunuldu ve bazı eleştirmenler buna açıklamalar getirmeye çalıştılar. 

Üstelik tuhaftır ilk kez de olmuyor bu. Daha önce Kemal Tahir konusunda da benzer şeyler yaşandı. “Devlet Ana” yayımlandığında, tıpkı Orhan Pamuk’un romanında olduğu gibi orada da benzer dil yanlışları, olaylar arasında tutarsızlıklar ve artı tarihsel hatalar vardı. Sonuç olarak başarısız bir tarihsel romandır. O zaman ilk gerçek Türk romanı diye sunulmuş ve bu görüş uzun zaman benimsenmişti. Ben o zaman da bir yazı yazmıştım ve belli bir etkisi olmuştu.”

Nasıl bir eleştirmenlik gerekiyor sizce?

“Değişik yaklaşımlar olabilir. Ancak ilk yapılması gereken, dikkatle okumak olmalı. Bir incelemenin sonucu gelmelidir eleştiri. Bildiğimiz bir alanda ve önyargısız konuşmalıyız. Kendi bulmak istediğimiz şeyleri bir kenara bırakıp, roman ne söylüyor onu anlamalıyız. Çünkü ben her yazın yapıtının açıklamasının kendi içinde olması gerektiğini düşünüyorum. Bunu kabul ediyorsak, bir yapıtın değişik öğeleri arasında bağlantılar olması gerekir. Kişileri, olay örgüsü, biçim-içerik ilişkisi arasında bağıntılar olması lazımdır. Bu bakışla kitabın yapısını daha kolay açığa çıkarabileceğimiz gibi, iyi olup olmadığı konusunda da daha tutarlı yargılara ulaşabiliriz. Ne yazık ki eleştirmenlerimiz romana her zaman bu açıdan bakmamışlardır. Toplumsal işlevler yüklemişler, öncelikle belirli gerçekleri anlatması gerektiğini söylemişlerdir. Ben “Kara Kitap”ta her düzlemde bağıntıları aradım. Yazık ki bulamadım.”

Peki yazınızın etkisi ne olabilir size göre?

“Bazı Orhan Pamuk eleştirmenleri, belli bir süre biraz daha ölçülü olacaklardır herhalde. Ama artık o tür yanıltıcı eleştiriler yapılmayacaktır diyemeyiz. Temelde fazla bir şey değişeceğini sanmıyorum. Türkiye’de okur yanlış yönlendiriliyor. Bunda reklamın ve tanıtımın da etkisi var kuşkusuz, ama asıl etki eleştirmenlerden geliyor. Okunmayan, Türkçesi gerçekten çok bozuk bir yazarın, böylesine öne çıkartılması yanlış eleştirilerin sonucudur. 

Türkiye’de iyi eleştirmenler var ama eleştiri çoğu kez duygusal oluyor. Bir takım sanatsal kıstaslar yanında, kişisel ilişkiler de rol oynuyor. Hiç oynamasın demiyorum, tabii ki oynayacaktır. Ama her şeyin bir ölçüsü olması gerekir. Yazarlık hangi alanda olursa olsun, kendi dilini doğru kullanmakla başlar.”

Güneş gazetesi. 1990

Yanıtla