22 Eylül

Zadar’dan sonra yaklaşık 90 kilometre gidip bir başka Orta Çağ şehri Sibenik’e vardık. Sahilden devam edecektik ama Parol ve vitaminlere rağmen dünkü bitkinliğin izi sürüyor; yol boyu uzanan dağları görünce gözüm korktu. Otoyola çıktık. Yağ gibi asfalt, yüksekten kuş gibi uçuyorsun. Görkemli bir dağa yaklaştık ejderha sırtını andırıyordu, yanından kıvrılıp ovaya indik. Krka ırmağı buraya dökülüyormuş, nefis delta.

Derken sınır levhası belirdi. Hırvatistan bitmiş gibi ama öyle olmadığını biliyoruz. Hırvatlar pasaportumuza bakmadı ama hemen ötede Bosna-Hersek’e Hoşgeldinizi tabelası belirdi. İn cin top oynayan bir yer, ama Bosnalı polis öndeki Çek plakalı arabaya takıldı. İçinde üç tane genç var, olağan şüpheliler. Arabayı kenara çekti, başlarına dikildi ama Kanada atlı polisi gibi tek başına bir adam. Bu arada biz ve arkamızdaki bir iki araba bekliyoruz, kornaya filan da bastık, avına kilitlenmiş dönüp bakmıyor bile. Nihayet on beş dakika kadar sonra lütfedip geçin işareti yaptı. 

Bosna’nın sahil macerası kısa sürüyor. Yugoslavya dağılıp iç savaş yaşandıktan sonra, Akdeniz’e çıkışı olsun diye onlara da bir koridor açmışlar belli ki. İyi yapmamışlar, çünkü Adriyatik’te o ana kadar görmediğimiz çok katlı evler girdi birden görüş alanımıza, renkler çiğleşti, etrafı müthiş bir tabela kirliliği ve yol kenarına atılmış çöpler kapladı. İşin dini kısmıyla ilgili değilim ama Müslümanlığın gündelik yaşamı doğrudan ilgilendiren kültürel ve ahlaki boyutu ziyadesiyle sorunlu.

Tekrar Hırvatistan’a geçtik. İncecik bir sahil şeridi Hırvatlara ait ama iç taraf olduğu gibi Karadağ. 

Bütün bu sınır mühendisliğinin ilerde yeniden sorun yaratmaması neredeyse imkansız.

Saat 14.00 gibi pansiyonumuzun olduğu koya indik. Müthiş coğrafya, her yer fiyort ve üstüne serpiştirilmiş dantel gibi adalar.

Dandik bir apart oda. Denize bakan hoş balkon. Dünya tatlısı işletmeciler. Ilık ve çarşaf gibi deniz. Yağmur faslı geçti, hava normal seyrine döndü nihayet. Biraz yüzdük, çıkıp köyü dolaştık. Yeni inşaatlar var, çoğunu yabancılar yaptırıyormuş. Küçük bir yat imanı var buna karşı dip tarafa orantısız bir otel yerleşmiş. Bar, restoran ve market. Hepsi o kadar. Girişteki lokantada şarap içip bir porsiyon cevapi paylaştık. Gökyüzü yıldız doluydu.

Yanıtla